Vera, Takva, korunma, sakınma, şüpheli şeylerden kaçınma, mubah ve mekruhlarda bile titiz davranma demektir. Gereksiz şeyleri (mâlayânî) terketmek de verâ sayılır. Hz. Peygamber de kişinin gereksiz şeyleri terketmesinin o kimsenin İslâm’ı (iyi ve doğru anlayışı)nın güzelliğinden olduğunu belirtmiştir (Tirmizî, Zühd, 11; İbn Mâce, Fiten, 12). Verâ ile zühd arasındaki fark şudur: Verâ şüpheli şeyleri, zühd ise ihtiyaç fazlasını terketmektir.
Diyanet dini kavramlar sözlüğü
Diyanet dini kavramlar sözlüğü
Verâ (Titizlik ve Korunma): Verâ, kişinin Allah’a karşı gelmekten sakınma ve temiz bir yaşam tarzı benimseme anlamına gelir. Bu kavram, şüpheli veya haram olan şeylerden kaçınmayı, ahlaki değerlere titizlikle bağlı kalmayı içerir. Gereksiz ve anlamsız şeylerden uzak durarak, yaşamını daha temiz ve sağlıklı bir şekilde sürdürmeyi ifade eder.
Answers ( 3 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
“VERA” KAVRAMI
Rasulullah (s.a.v), “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi müslümanlığının güzelliğindendir.”buyurmuştur.
Kuşeyrî (r.a.), der ki: Verâ şüpheli şeyleri terk etmektir.
İbrâhîm b. Ethem de şöyle demiştir: “Verâ şüpheli olan şeyleri terk etmektir. fuzulî şeyleri terk etmek demek olan mâlâyanîden uzak kalmaktır.”
Verâ, Allah’tan başka her şeyden kaçınmaktır.Dînî verâ, âhiret yurduna zararlı olan şeylerin terk edilmesi, işlenmesi daha üstün olanın terkini gerektirmeyen şüpheli şeylerin bırakılmasıdır.
Kişinin, her nev’i şüphelilerden, isyanlar ve inkarlardan son derece korkup kaçması lazımdır. Verâ sahibinin kalbi safâ ile doludur. Kalp gözü parlak ışıklıdır.
Verâ insanın mânevî veya bedenî yapısını ayakta tutan şeylerde şeriata göre bir sapmanın veya zarar ve kuşkunun bulunduğu her şeyden sakınmaktır. Verâ, takvânın görünümü olan kanaati içerir.
Kelime manası olarak günahtan ısrarla kaçınmak ve korkmak gibi anlamlara gelen verâ’ hakkında Yahyâ b. Mu’âz şöyle demiştir: “Verâ’ın inceliğine bakmayan ihsanın büyüklüğüne nail olamaz.”
Rasulullâh (s.a.v.) Ebû Hureyre’ye, “Verâ sahibi ol ki, insanların en çok ibadet olanı olasın.”buyurmuştur.
Verâ, takvânın ileri bir merhalesidir. Korku, sakınmak, korunmak, imsâk, perhizkârlık, dînî hükümlere riâyette titizlik manasına gelir.
Verâ, takvâ ve Allah korkusu ile mevsuf olan kulların yükseldiği değerli bir makamdır. Verâ yani titizlik makamına layık olan kul, karşısına çıkan dünyevî şeyleri dikkatle inceler. Eğer karşısına çıkan şeyden zerre miktarı olsun şüphe duyarsa, harama düşmekten sakınmak için onu terkeder. Çünkü ateşin çevresinde dönüp dolaşan kişi, her an ona düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Serrâc-ı Tûsî, verâ’ ehlini şöyle vasfetmiştir: “Onlardan kimisi vardır ki, kendisine şüpheli gelen hususlarda şüpheden kaçınır. Bunlar açık helal ile açık haram arasındaki şeylerdir. Hakkında mutlak helal ve mutlak haram hükmü bulunmayan şeyler, şüpheliler arasında yer alır ve verâ’ sahipleri bunlardan sakınırlar.”
Yahyâ b. Mu’âz şöyle der: “Verâ’ın iki şekli vardır: Zâhiri verâ, Allah Teâlâ’nın rızâsından başka bir şeyin seni harekete geçirmemesidir. Bâtını verâ, kalbine Allah Teâlâ’dan başka bir şeyin girmemesidir
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Boş faydasız sırf eğlenmek için yapılan işlere gunah karismadiginda mekruh mu işlenmiş oluyor?
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Boş ve faydasız işlerle meşgul olmak, dinen mekruh olarak değerlendirilir. Bu tür işlerde açık bir günah olmasa bile, kişinin zamanını daha hayırlı veya faydalı işlere harcaması önerildiği için hoş karşılanmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, Müslümanlığının güzelliğindendir.” (Tirmizi, Zühd, 11)
Yani, boş vakit geçirmek, manevi gelişim ve fayda açısından kişiyi geri bırakabileceği için mekruh sayılır.