Paylaş
Yahudilik ve Siyonizm
Question
Yahudilik ve Siyonizm tarihi
Siyonizm ve Yahudilik arasındaki farklar
29 Ağustos 1897 tarihinde, İsviçre’nin Basel şehrindeki bir otelde, küstah dünya siyonistlerinden 300 Yahudi toplandı. Onlara, temel bir amaçla Yahudi gazeteci Nemsavî, yani -siyonizm hareketinin kurucusu Theodor Herlz önderlik ediyordu. Bu amaç, dünyanın dört bir yanında bulunan Yahudileri, tek bir devlette toplama ve kendileri için bir devlet kurma çağrısı idi. Herlz, bu devletin 5 ya da 50 yıl içinde kurulacağını haber vermişti. İsrail Yahudi Devleti’nin 1948’de kuruluşu, temel Siyonist hedefin gerçekleşmesi amacıyla düzenlenmiş Basel kongresinden 50 yıl sonrasını ifade ediyordu. Siyonizm hareketinin başarısı, temel hedeflerini, Filistin’de Yahudi halk için bir vatan kurulması olarak belirlemişti. Bu hedefin gerçekleşmesi için dört temel metod tesbit edildi. Bunlar:
1. Çiftçilerin ve sanayi işçilerinin Yahudilere çalıştırılması yoluyla, uygun koşullarda Filistin’i sömürmeye çalışmak.
2. Dünya Siyonizm hareketini organize etmek, bunu, her ülkede yer alan kanunlara uygun bir şekilde, bölgesel ve ulusal organizasyonlarla ilişkilendirmek.
3. Yahudi topluluğunun duygularını ve bilincini güçlendirmek, beslemek.
4. Siyonizm’in amacını gerçekleştirmek için, zorunlu hükümet noktalarını elde etmek yoluyla başlangıç adımlarını atmak.
Aslında Siyonistler dünyaya hâkim olmak, Yahudi devletinin kurulması ve korunması yolundaki istekleri arttırmak ve plânlarını ortaya koymak için, bu metodların hepsini kullandılar. Bu konuda, dünya yüzeyinde var olan etkili uluslararası güçlere dayandılar. Diğer bir ifadeyle, bu büyük devletlerde yer alan siyasal, ekonomik, kültürel etki merkezlerindeki varlıklarını derinleştirmek için çalıştılar. Bu yolla, bu büyük güçler üzerindeki etkilerini arttırdılar. Bu nedenle ‘Siyonist Toplantı’, Siyonizm’in hedeflerini gerçekleştirmek için çalışacak gizli bir hükümete benzetilerek ifade edilir. Kuşkusuz onlar ilk hedeflerini gerçekleştirdiler. Büyük devletlerdeki karar alma merkezlerine yerleşerek, ikinci özel hedeflerini de gerçekleştirdiler. Böylece, Filistin topraklarındaki işgalci devletlerinin uluslararası koruma altında olmasını sağladılar.
Bu bağlamda Siyonizm’in gidişatını inceleyecek olursak, onların başlangıçta Balfour Deklerasyonu’nda İngiltere’nin kendilerine verdikleri sözlere ve onları Arap ordularının saldırılarından koruma güvencesine dayandıklarını görürüz. Nükleer çalışmaların ilkiyle ve o sırada var olan silahlarla, özellikle uçaklarla kendilerini destekleyen Fransa’ya da dayanmaktadırlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra doğrudan Amerika’ya göç ettiler. Amerika Kongresi ve Beyaz Saray gibi hassas karar alma merkezlerine ağırlıklarını koydular, halen de buralarda etkindirler. Eğer Amerika onları korumasaydı, şu ana kadar işgal edilmiş Arap topraklarındaki hâkimiyetleri devam etmeyecekti.
Bu durum, bazı Amerikalı gazetecilerin, onların yönetim merkezlerindeki yoğun varlıklarıyla alay etmeleri derecesine ulaşmıştı. Gazetecilerden biri, Beyaz Saray ve Milli Savunma Heyeti’ndeki Yahudi temsilcilerini, Başkanlık memurlarından biri olarak kabul ettiğini yazdı. Gerçeği ifade eder şekilde, “Yahudiler, Clinton’un sarayına hâkimler” dedi.
Yahudilerin, Amerika’daki etki merkezleri üzerindeki hâkimiyeti, uzun yıllardır biliniyordu. Bu sadece başkan Clinton’un dönemi ile sınırlı değildi. Şaşırtıcı olan, Rus gazetecilerin -Yeltsin’in yönetimi esnasında -Yahudilerin Kremlin Sarayı’na da hâkim olduklarını öğrenmeleri oldu. Yahudiler halen Büyük Rusya’nın ekonomi ve iletişim merkezlerine hâkim durumdadırlar.
Talmut’a dayalı Siyonizm düşüncesinin, önüne hedef olarak iki büyük güçlü hükümete hâkim olmayı koyduğu doğrudur: Amerika ve Sovyetler Birliği. Daha önceki komünist Sovyetlerin yönetimindeki etkin merkezlerde gizli ve etkili Yahudilerin varlığı hakkında birçok bilgi vardır. Ancak Yahudilerin şu anki varlıkları ve ülkeler üzerindeki hâkimiyetleri açıktır. Hatta Rus lider Yeltsin’in koltuğa geçmesi onların sayesindedir. Bütün bunlar, onların geniş ve artan etkilerinin işaretleridir.
Örneğin Yahudiler, Başbakan’ın ilk yardımcısı Boris Nimtesof’a, Ekonomi bakanı Yanov Onisof’a, Cumhurbaşkanı Divan Müdür Yardımcısı Alexander Lefteşis, Rus Millî Emniyet Meclis Sekreter yardımcısı Boris Brezovski’nin makamına hâkimdiler. Sonuncusu, Boris Brezovski, kesinlikle onların en tehlikeli olanıdır. Boris, milyarderdir. Hükümetten, televizyon istasyonu (Kanal-2) satın aldı. Geniş bir iletişim kuruluşunun sahibidir. Geçen yıl şu sözleri söyleyecek derecede bir kibre ulaşmıştı: “Şüphesiz ben ve diğer büyük iş adamlarından altısı (ki bunların büyük bir bölümü Yahudi’dir), Rus ekonomisinin % 50’sinden fazlasına hâkimiz.” Hatta açık bir şekilde ve utanmadan onların yani Yahudilerin şu anki Başbakanın ilk yardımcısı Anatoli Tuşubayis’e görev verdiklerini söylemişti. Cumhurbaşkanlığı için, halen Rus başkanı olan Yeltsin’i göreve getirmek adına çok paralar harcamışlardı. Bunun için, “Biz, yüce makamları işgal etme hakkına sahibiz. Hak ettiklerimizin meyvesi zafer olarak toplanmıştır” der. Yahudiler aynı şekilde bankalara ve para merkezlerine de hâkimdirler. Bu konuda onların arasından ön plana çıkanlardan biri de, Rusya Yahudileri Kongresi Başkanı ve büyük bir mal varlığına (Most) sahip olan Vladimir Gusinski’dir. Buna ilave olarak, (NTV) adlı bağımsız bir televizyon kanalına sahiptir ve (Sivodenya) adlı bir gazetesi vardır.
Dünya Siyonizm Örgütü, 1966’da görüş almak için bir kongre düzenledi. Görüştükleri kimselerin büyük bir bölümünün, Yahudilerin dünya olaylarında son derece etkili bir güce sahip oldukları inancını taşıdıklarını gördüler. Rus Yahudilerin, Başkan Yeltsin’e, kendilerinin seçim başarısının arkasında olduklarını hatırlatacak kadar Rus siyasetinin gidişinde açık bir etkilerinin olduğu görülmektedir. Bu ifade, Moskova’daki birçok kimsenin, özellikle Siyonizm düşmanlarının öfkesini harekete geçirdi. Onların ekonomik durumları, değişen siyasetlerinin kapitalist ekonomiye dönmesi nedeniyle yıkılmıştı. Hükümete ait bazı gazeteler yoluyla, Yahudilerin bu açık hâkimiyetine karşı uyarıda bulunan kimi sesler yükselmeye başladı. Bu, dışarıdaki Yahudi liderlerin dikkatlerini çekti. Bunun üzerine onlara uyanık olma ve ortaya çıkmama konusunda talimatlar verilmeye başlandı. Onların açıkladığı en son ve en açık uyarı, geçen Temmuz ayında, onları gizlenmeye ve içe kapanmaya çağıran ‘Fufurd’ adlı Yahudi-Amerikan gazetesi yoluyla oldu.
Problem, Yahudilerin dünyaya hâkim olmasından, dünya hükümetlerine hâkim olma planlarından ya da çeşitli devletlerdeki yardımcıları yoluyla dünyaya hâkim olma hedefinde gizli bir hükümet oluşturmaktan bahseden olaylarla sınırlı değildir. Masonluk ve masonların tarihteki rolleri hakkında söylenenlerin doğruluğu yanında, en azından İtalya’da meydana gelen devlet sırları ve haberlerini açığa çıkarma konusunda mason locaları gerçeğinin üzerindeki örtü ortadan kaldırılmıştır.
Gerçek Siyonizm, bazı hedeflerini gerçekleştirmiştir; ancak bütün hedeflerini gerçekleştirememiştir. Gerçekleşen hedefleri ile gerçekleşmemiş hedefleri arasındaki fark, Siyonist hukuk hakkında tecrübesi ve bilgisi olan kimselere göre son derece tehlikelidir.
Belki de Siyonist plânların en büyük başarısızlığı, 1997 yılında (Nil’den Fırat’a kadar) ilan edilmesi düşünülen Büyük İsrail devletini dünyaya duyuramamasıdır. Yine Yahudi olan kimseler arasındaki Yahudi muhalefetini de reddedememiştir. Bunun nedeni, Siyonizm’in, Yahudi din görüşüne dayanmasıdır. Yahudi’nin kim olduğunu belirleme konusunda başarısızlık açığa çıktığında, şüphesiz Siyonizm’in temeli de yıkılabilir.
Siyonizm düşüncesi içinde artan laik eğilim varlığının tehlikesi de reddedilemez. Buna karşılık, büyük güçlerdeki, özellikle Amerika ve Rusya’daki etkinlik konusunda Yahudilerin sahip olduğu otorite inkâr edilemez. Siyonist varlığın, Araplara ve Müslümanlara karşı meydan okumada bu etkiden faydalanarak, kalan Filistin topraklarını Yahudileştirme çalışmaları, yerleşim yerleri açmaları, Mescid-i Aksa’yı yıkma çalışmaları ve uluslararası yaptırımlardan herhangi bir çekince duymadan heykel inşa etmeleri, söz konusu etkinliğin ve otoritenin önemli bir göstergesidir.
Dini Sitelerimiz:
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Yahudilik ve Siyonizm konusuna derinlemesine bir giriş yapmışsınız. Yahudilik, dini bir kimlik ve inanç sistemidir; kökleri binlerce yıl öncesine dayanır. Siyonizm ise 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan siyasi bir harekettir ve Yahudilerin Filistin topraklarında bir devlet kurma hedefini taşıyan bir ideolojidir. Bu iki kavram arasındaki fark, Yahudiliğin dini boyutu ile Siyonizmin siyasi ve milliyetçi bir hareket olmasından kaynaklanmaktadır.
Siyonizm hareketi, özellikle 1897 yılında Basel’de düzenlenen ilk Siyonist Kongre ile dünya sahnesine çıkmış ve Theodor Herzl önderliğinde Yahudi halkı için bağımsız bir devlet kurma amacını benimsemiştir. Bu hedef, 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıyla büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir.
Yahudilik ve Siyonizm arasındaki temel farklardan biri, tüm Yahudilerin Siyonizmi benimsememesidir. Birçok Yahudi, dini öğretilerine dayalı olarak Siyonizmi reddeder ve Siyonizmin laik ve milliyetçi yapısını eleştirir. Özellikle ultra-ortodoks Yahudiler arasında Siyonizmin Yahudilikle bağdaşmadığı görüşü yaygındır.
Yazınızda, Siyonizm’in uluslararası güç merkezleri üzerindeki etkisi ve bu etkinin Amerikan ve Rus siyaseti üzerindeki yansımalarına dair çeşitli örnekler vermişsiniz. Siyonizm’in özellikle Amerika ve diğer büyük güçlerin desteğiyle, Orta Doğu’da etkili bir politika izlediği görülmektedir.
Rabbim tüm Müslümanların uyuduğumuz gafletten uyanmamızı nasip etsin hüküm yalnızca Allah’ındır