Paylaş
Yatıp kalkma adabı ve ölçüsü nedir?
Question
Peygamber efendimizin yatma adabı
Yatma adabı ile ilgili sünnetler
Ayet ve Hadisler ışığında uyma adabı
Uyku Nimeti Her şeyin dizgini elinde olan Allah’ın gece ve gündüz denen mekiklerle dokuduğu zaman, insanların hizmetine sunulmuş en büyük nimettir. Dünya ve ahiret mutluluğunun elde edilmesi bu nimetin en güzel şekilde değerlendirilmesiyle mümkün olabilir. Allah’ın kullarına yüklediği mükellefiyetlerin bir kısmı gece ve gündüzün değişik dilimlerine dağıtılarak, zamanın verimli ve sitemli bir şekilde kullanılması, ilahi iradeyle öğretilmiş bulunmaktadır. Böylece sınırlı bir ömürle hem sınırlı dünya hayatının hem de sınırsız ahiret hayatının elde edilmesi hedeflenmiştir. Allah (c.c.) bizim hayatımıza bir düzen koymuştur. Zamanı gece ve gündüz diye ikiye ayırmış, bu iki aynı zaman diliminde bizim için görevler yüklemiştir. “Uykunuzu bir dinlenme kıldık. Geceyi bir örtü eyledik. Gündüzü de (yaşamanız için) kazanma zamanı yaptık.” (78 Nebe, 911). “O (Allah), içinde sükûnet bulup (istirahat etmeniz) için geceyi yaratan, (çalışıp, kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bu söylenenlerde dinleyen bir toplum için ibretler vardır.” (40 Yunus, 67). Görüldüğü gibi Allah geceyi hem psikolojik sakinlik hem de rahat ve huzur için tayin etmiş; gündüzü ise çalışma, uğraş ve ilim elde etmeye ayırmıştır. Sonra gece ve gündüzü kendisine kullukla irtibatlı bir şekilde taksim etmiştir. Şu hâlde fecrin doğuşu, uyanmanın ve ibadetin daha sonra da rızık aramanın başlangıcıdır. Yatsı namazı, iş ve uğraş yolculuğunun son durağı, gündüz uğraısı ve gece uykusunun ayırıcı çizgisidir. Belki de bu yüzden Allah Rasülü (s.a.v.) yatsı namazından sonra lüzumsuz ve faydasız sohbeti yasaklamıştı, Ebu Berze (r.a.) anlatır:
Rastilullah (s.a.v.), yatsı namazından önce uyumayı, yatsı namazından sonra da konuşmayı hoş karşılamazdı.
Hadiste, Rasillullah (s.a.v.) Efendimizin yatsı namazından önce uyumayı, namazdan sonra da konuşmayı uygun bulmadığını öğrenmekteyiz. Hadis kitaplarımızın namaz bölümlerinde konuyla ilgili başka rivayetler de vardır. Yatsı namazından önce uyumanın hoş görülmemesi, uyuyan kimsenin iyice uykuya dalıp uyanamayarak, yatsı namazını kaçırması, cemaat sevabından mahrum kalması tehlikesinden dolayıdır. Yatsı namazından sonra konuşmanın hoş karşılanmayışının sebebi ise, uykusuz kalınmasından dolayı fazileti çok olan gece namazı, hatta sabah namazına uyanamama tehlikesinin bulunmasındandır. Ayrıca gece çok oturan ve uykusunu tam alamam dinlenemeyen kimseler gündüz yapmaları gereken işleri tanı ve verimli bir şekilde yapamazlar. Fakat hadiste tavsiye edilen bu husus bir yasaklama olmayıp, faydasız sözlerden, helal olmayan eğlencelerden ve zamanı boşa geçirmekten sakındırmadır. Faydalı sözler, hayra yönelik sohbetler, ders müzakeresi, misafir ağırlamak, çoluk çocuğu ile hasbihal etmek, Salih kişilerin meclisinde bulunmak, kısaca dinimizin iyi ve güzel bulduğu şeylerle meşgul olmak, kınanmış veya yasaklanmış olmayıp bilakis müstehaptır. Çünkü Rasülullah (s.a.v.) bizzat kendisi yatsı namazını kıldıktan sonra ashaba hitap etmiş ve onları bilgilendirmiştir.
Meselenin fıkhi yönü şöyledir: Yatsıdan sonra konuşmak, üç nevi (çeşit) dir:
1 Bilgi müzakeresi yapmak. İşte bu, uykudan efdaldir.
2 Efsane, yalan hikayeler söyleyipdinlemek, maskaralık yapmak ve gülmek. İşte bu mekruhtur.
3 Yalandan ve boş sözden kaçınarak, sohbet etmek. Bunda bir beis yoktur. Ancak bundan vazgeçmek daha üstündür. Eğer sohbet edilecekse en uygun olanı, Aziz ve Celil olan Allah’ı zikretmeye yönelmektir, tesbih çekmek, istiğfar eylemek ve vaktin sonunu hayırla tamamlamaktır. Aslında faydasız ve boş sözler, sadece yatsı namazından sonra değil, her zaman mekruhtur. Yatsı namazından sonrasının özellikle anılması, insanların gece oturmalarına, gece eğlence ve sohbetlerine düşkün olmaları sebebiyledir. Günümüzde de oyun eğlence vakitleri genellikle gece saatleridir. Nice isyanlar ve haramlar gecelerde istenmektedir. Rasıllullah (s.a.v.) Efendimiz, gece hayatımızı da tanzim etmiştir, vakitli yatan insanlar, vakitlice kalkarlar, radyo, televizyon ve benzerlerinin, mala yani ve zararlı neşriyatlarından korunup, teheccüde kalkar ve sabah namazını rahat kılarlar.
Uyku bir nimettir. Uyku hem beden hem de zihin yorgunluğuna giderir. Yeter ki, zamanında, sağlıklı ve yeteri kadar uyumasını bilelim ve uykuya kaçıran hallerden uzak duralım.
Yanıldığımız bir nokta, rahatlama, dinlenme ve uyku saatlerini boşa geçen saatler olarak görmemiz ve bunların bedenimize olan katkıların, göz ardı etmemizclir. Derin uyku sırasında hipofiz bezinin salgıladığı büyüme hormonu miktarı ve protein sentezi artar. Kısacası, dinlenecek geçirdiğimiz saatlerde bedenimiz bir bakım sürecine girer. Bütün canlı dokulardaki hücreler ve biyorrioleküller, katabolik süreçler olarak adlandırılan metabolik faaliyetler çerçevesinde bozulup çürürken, anabolik süreçler çerçevesinde yeniden üretilip onarılırlar. Bu iki zıt süreç arasında bir denge kurulup, aşındırıcı güçlerle onarıcı güçler birbirine eşitlik sağladığından metabolik sağlığa kavuşurlar.’w Doğumdan ölüme kadar dikkate alacak olursak, hayatımızın hemen hemen üçte biri yatakta geçmektedir. Az sayılmayacak kadar zamanın geçirildiği durumlarda elbette dikkat edilecek hususlar vardır.
Ne Kadar Uyumalıyız?
Uyku, yeme ve içme gibi zaruri ihtiyaçlardandır. Bu ihtiyacın yeterince karşılanmaması halinde bir kısım sağlık problemlerinin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bunun için sağlığın korunmasında düzenli ve yeterli bir uykunun önemi büyüktür. Bazıları günü üçe ayırırlar. Sekiz saat çalışma, sekiz saat uyku, sekiz saat ibadet, yemek ve diğer ihtiyaçlar için demişlerse de, bu görüş herkese uygulanan genel kural olamaz. Çünkü uyku süresi yaşa, işe, inanca, kaliteye ve sağlığa göre değişir. Hem de yaşla uyku ters orantılıdır. Küçükler çok uyurlar, yaşlandıkça uyku azalır. Yorucu ve ağır işte çalışanlar dinlenebilecekleri kadar uyumalıdırlar. Hafif işte çalışanlar için az uyku yeterlidir.
Uyku süresi. Uykunun ve uyuyan kimsenin sağlıklı olup olmayışına göre de değişir. Dinlendirici olmayan sağlıksız uyku, ne kadar uzarsa uzasın, insanı dinlendirmez. Sağlıklı uyku az da olsa dinlendirir. Ayrıca insan sağlıklı olursa uykusu da sağlıklı ve dinlendirici olur.
Uyku yemekle de alakalıdır ve uyku yemekle doğru orantılıdır. Çok yemek yiyen kimse çok su içer. Yeme ve içme arttıkça uyku süresi de artar. Yemeğin fazlası israf ve hastalık olduğu gibi, uykunun da fazlası ömürde israf ve uyku hastalığıdır.
Cabir (r.a.) anlatıyor: Davud (a.s.)oun hanımı, oğlu Süleyman (a.s.)Ia şöyle demiştir: Evladım! Gece çok uyuma. Çünkü geceleyin çok uyumak (gece ibadet etmemek) insani kıyamet günü fakir bırakır.”” “Şüphesiz Allah, çok katı (sert, kaba), merhametsiz, obur, sokaklarda bağırıp çağıran insanları huzursuz eden, geceleri leş gibi yatıp ibadet etmeyen (gecenin cifesi), gündüzün merkebi (gündüzleri iyi ve hayırlı işlere karışmayan), dünya işlerini bilip ahiret işlerinin cahili kimseleri sevmez. “Ümmetim hakkında en çok şu hususlardan korkuyorum: Şişmanlık, uykuya düşkünlük, tembellik ve iman zayıflığı.”
Uyku Vakti
Uykunun istenilen ölçüde yararlı ve dinlendirici olabilmesi için vakitlerine riayet etmek gerekir. Gelişigüzel ve vakitsiz uyuyanın faydasından çok zararı vardır. En sağlıklı uyku, gecenin ilk saatlerinde olanıdır. Yatsı namazından sonra ne kadar erken uyunursa, sağlığımız için o kadar yararlı olur. Erken yatarsak, erken kalkarız. Hz. Peygamber (s.a.v.) uyku vakitlerine ve düzenli bir şekilde dinlenmeye dikkat etmiştir. Gecenin ilk saatlerini uyuyarak, sonunu da namaz kılarak geçirmiş ve namazdan sonra sabah ezanına kadar biraz daha uzanmıştır. Yatsı namazından önce uyumayı, namazdan sonra da kişiyi uykusuz bırakan faydasız sohbetleri hoş görmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) uyku düşkünlüğünü beğenmediği gibi, geceyi hiç uyumadan ibadetle geçirmeyi de hoş karşılamamış ve böyle yapanın gözü zayıflayacağını ve nefsi ibadetten usandıracağını belirterek ikaz etmiştir. Kişi yeterince uykusunu alamadığından vücudu bitkin ve zayıf düşeceğinden daha kolay hastalığa yakalanır
Kaynak Görgü Kuralları
Answer ( 1 )
Gecede Kıyamülley (Gece teheccüde kalkma)
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in uyku konusundaki tutumlarından biri de kaylüle yapmaktır. Kaylüle, öğle vaktinde uyumanın adıdır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, geceleyin kalkıp ibadet etmeye yardımcı olduğu için kaylüle’yi tavsiye etmiştir.5′ “Gündüz orucuna sahur yemeğiyle, gece ibadetine ise öğle uykusu (kaylule) ile yardımcı olun.” Enes bin Malik’in rivayet ettiği hadiste ise ÜmmüSüleym’in, hemen her gün evinde Hz. Peygamber için sergi serdiği ve Efendimizin orada kaylule yaptığı aktarılmaktadır. Günlük yaşamlarında kayluleye mutlaka yer veren sâhabeyi kiram ise, cuma günleri cuma kılındıktan sonra, diğer günlerde ise, öğleden önce dinlediklerini özellikle vurgulamaktadırlar.5′ Ancak öğleden önce uyunduğunda, ezandan evvel abdest alıp camiye gidecek şekilde zevalden evvel kalkılmalıdır. Diğer bir hadisi şerifte ise kaylule, fıtrata uygun bir ahlük (alışkanlık) olarak gösterilmiştir.5 Günümüz modern araştırma teknikleriyle uykuyu, periyotlarını, süresini ve şeklini araştıran bilim adamları öğle uykusunun önem ve gereğine de dikkat çekmektedirler.
Uyuma Konusunda Nelere Dikkat Etmelidir?
1. Kur’anı Kerim, en iyi dinlenme vasıtasının “uyku” olduğunu belirttiği gibi, en iyi dinlenme mahallini de belirti!, “Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri kıldı.” (16 Nahl, 80) Kişinin günlük hayatında, sükun, huzur ve dinlenme maksadıyla evinden başka bir yeri araması, bu düşünce ile kahveye, eğlence yerlerine vs. gitmesi temelde bir aldanma olmaktadır. Evler bir otel veya bir lokanta değildir. İnsanın her türlü ihtiyacını gördüğü, içine girince her türlü stres ve sıkıntıdan, yorgunluktan kurtulduğu cennetten bir köşe, aile yuvasıdır. Ailede huzur bulamayanlar, dışarıda huzur bulamazlar. 2 Gerçekte uyuyan, ruhumuzun idare merkezi olalı beynimizdir. Uykunun sağlıklı ve dinlendirici olması beynin sağlıklı olmasına bağlıdır. Olumlu ve olumsuz yönde beyni etkileyen her şey uykuyu da etkiler. O halde uykunun sağlıklı ve dinlendirici olması için, uyurken beynimiz rahat olmalıdır. Bunun için beyni ve uykuyu olumsuz yönde etkileyen hallerden kurtulmaya çalışmalıyız:
1. Bütün fiziksel hastalıklar uykuya ve sağlıklı oluşu engeller, bizi güçsüz ve verimsiz kılar. Mümkün olduğu kadar dikkat ederek sağlıklı yaşamamızı sağlamalıyız, yaşayan ölü olmamalıyız. Çünkü güçsüz ve verimsiz insan, yaşayan ölü sayılır. Kişi yaşarken verimsiz olduğu zamanlarda ölüden ne farkı vardır ki? b) Beynimizin ve ruhumuzun sıfatlarından olan üzüntü, sıkıntı, öfke, tasa ve heyecan uykuyu olumsuz yönde etkiler. Birer ruhsal hastalık olan bu hallerden en kısa zamanda kurtulmalıyız, her zaman özellikle uykudan önce sakin, rahat ve neşeli olmalıyız ki, uykumuz sağlıklı olsun. c) Uyumadan az önce tatlı ve asitli şeyler yememeli, çay, kahve ve asitli meşrubat içmemeli, beyni yorucu kitap okumamalıdır. Bunlar uyumayı engeller ve geciktirir. Tatlı yiyecekler beyne enerji verir ve çalıştırır. Çalışan beyin uyuyamaz. Uyumadan önce beyni yorucu bir şey ezberleyen, yatınca uzun süre uyuyamaz. Ezberlemenin en uygun zamanı, uyandıktan sonradır. Ezberlenecek şey uykudan önce birkaç kez okunursa daha kolay ezberlenir. d) Yatarken aç ve aşırı tok olmamalıdır.
2. Aç insan uyuyamaz. Tok karma da uyku sağlıklı ve dinlendirici olmaz. 0 zaman uyumanın anlamı kalmaz. Uyku dinlendirici olmazsa uyumanın ne anlamı kalır? e) Uyumadan önce uzun süre televizyon izlemek hem uyumayı geciktirir, hem de beyni yorar, uykuyu sağlıksız kılar. Televizyonun sürekli sesi beyni yorar ve zedeler, kulağı tırmalar, görüntüsü de göze zarar verir. İzlediğimiz görüntüler uykuya konsantre olmayı zorlaştırır. Göz ve kulak beynimizin hafıza (bellek) bölümüne giden iki yoldur. Gördüklerimiz ve duyduklarımız bu yollardan beynimize gider, beynimizi yorar, kafamızı karıştırır. Uykuyu engeller, hafızamızı boşaltır, uykuya konsantre olmam’. Zorlaştırır. Baş ağrısı da yapar. Bunları göz önüne almalıyız, yarar sağ’anlayan ve kafamızı karıştıran programları izlememeliyiz. Özellikle uykudan önce, televizyonu açmasını bildiğimiz gibi kapatmasını da bilmeliyiz.
1. Uyku Adabı Uyma şeklinin de sağlık açısından önemi büyüktür. Çünkü bazı uyuma şekilleri vücuda zararlıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.), sağlık için en yararlı uyku şeklini de göstermiş ve bu konuda gereken tedbiri öğretmiştir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, uyumaya sağ taraf üzerine yatarak başlarda.'” Elini yanağının altına koyardı. En faydalı uyku, yemeğin mideye iyice yerleşebilmesi için sağ yanı üzerine yatılarak uyunan uykucudur. Çünkü mide biraz sol tarafa meyillidir.
Sağ yan üzerine yattıktan sonra, sindirimi kolaylaştırmak üzere birazcık sol tarafa yatılmalıdır. Daha sonra, gıdaların mideden çabucak inmesi için tekrar sağ tarafa dönülmeli ve uykuya böyle devam edilmelidir. Sol taraf üzerine çokça yatmak, organların kendisine doğru meyilli olması sebebiyle kalp için zararlıdır. Rasüli Ekrem (s.a.v.), yüzüstü yatmayı hoş karşılamamıştır. Yüzükoyun yatan bir adam görmüş ve “İşte bu Allah’ın sevmediği bir yatış tarzıdır.” buyurmuştur. Yüzükoyun yatmak, Allah’ın sevmediği ve sünnetteki edebe aykırı bir yatış tarzıdır.
2. Hz. Peygamber (s.a.v.), düşme ihtimali bulunan ve tehlikeli olan yerlerde yatmayı da yasaklamıştır. Mesela, korkuluğu olmayan damda uyumaktan nehyetmiştir. Yine kişinin vücudunun bir kısmı gölgede bir kısmı ise güneşte kalarak yatmayı, oturmayı yasaklamıştır’ Çünkü bu sağlığa zararlıdır.
3 Abdestli vaziyette ve Hz. Peygamberin öğrettiği duaları okuyarak yatmak sünnettir.
Bera ibniAzib (r.a.) anlatıyor. Rasülullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: “Yatağına gideceği’) zaman namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ yanın üzerine yat ve şu duayı oku ve bu duanın sözlerini yatmadan önce son sözün yap: “Allahümmeeslemtü nefsi ileykeveveccehtüvechiileyke lâ melceevelamencâ minke illa ileyke. Amentü bikitabikellezienzelte ve nebiyyikellezierselte.” (Allahım! Kendimi Sana teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim. işimi Sana ısmarladım. Rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtım’ Sana dayadım, Sana sığındım. Sana karşı yine Senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiği’) peygambere inandım.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu duadan önce neler yaptığını Hz.Ayşe (r.a.) şöyle haber verir. Nebi (s.a.v.) her gece yatağına girdiği zaman iki elini birleştirerek bunlara nefeslemeye başlayıp, İhlas, Felak ve Nas surelerini okurdu (ellerine üflerdi). Sonra iki eliyle vücudundan elinin yetiştiği yerleri sıvazlardı. Elleriyle başını, yüzünü, vücudunun ön kısmını meshetmeye başlardı. Ve böyle okuyup üfleyerek vücudunu meshetmeyi üç defa tekrarlardı.”
Yine yatağa girdiğinde Ayetel Kürsinin okunmasını. yatakta 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahüekber denilmesini tavsiye etmiştir.'” Yine uyumak istediğinde elini yanağının altına koyarak: “Allahümmebismikeemütü ve ehya”, uyandığı zaman da “Elhamdiilillahilleziehyanba’deemâtenâ ve ileyhinnüşûr” (Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun, O’nun huzurunda haşrolunacağız) derdi.'”
4 Yatağın temiz olmasına dikkat edilmesini, yatağın içinde bulunabilecek zararlı şeylerin giderilmesini tavsiye etmiştir. Yine uykudan kalkıldığı zaman, ilk iş olarak ellerin yıkanması gerektiğini dikkat çekmiş ve “Elin nerede gecelediğini bilmezsiniz!” buyurmuştur.”‘ Uyku küçük ölüm olduğuna göre, başımızı yastığa koyunca bir an ölümü hatırlar, biraz sonra ruhun bedenimizden ayrılacağını düşünür, dualarla hazırlık yaparız. Gözümüzü kapatırız, kalbimizden herşeyi çıkarır, ruhumuzu alan Allah’a teslim olup, yöneliriz. Şeytanı yanımızdan koyar, bizi huzur içinde uyutarak dinlendirmesi için Allah’a dua eder, uykuya dalarız.
5 Erken kalkmalı; seherin bereketinden sabahın feyzinden yararlanma)ı ve şeytana uymamalıyız. Ailemizi de namaza kaldırmalıyız. Sabah namazı için mescide çıkmadan önce sabah namazının sünnetini evinde kılan Rasüli Ekrem (s.a.v.), eşlerini namaza kaldırdıktan sonra mescide giderdi.'” Rasülullah (s.a.v.)’in yanında, bütün gece sabaha kadar uyuyan bir adamdan söz edilince, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Öyleyse o adamın kulaklarına şeytan işemiştir.” Yine şöyle buyurmuştur: “Biriniz uyuduğu zaman şeytan onun ense köküne üç düğüm atar. Her bir düğümü attığı yere, “Gecen uzun olsun, yat, uyu!” diye eliyle vurur. Şayet o kimse uyanarak Allah’ı anarsa, düğümlerden biri çözülür. Abdest alırsa, bir dügüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler çözülür ve böylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sabahlar. Allah’ı anmaz, abdest alıp namaz kılmazsa uyuşuk ve tembel bir halde sabahlar.”