Paylaş
Yeğene verilen evlatlık
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Başkasına evlatlık vermenin hükmü ve sorunları
Selamun aleyküm hocam ben 24 yaşında bir erkeğim ben doğduğumda çocukları olmadıgı için beni halama evlatlık vermişler bende bunu 9 yaşımda öğrendim etrafımızadaki akrabalar falan herkes bu gerçeği bilir bende sorana anlatırım ama halama anne diyorum halamın kocasına baba diyorum onlar bana oğlum diyor kimlikdede halan annem olarak kayıtlı gerçek anne babamlada tabiki sık sık görüsüyoruz ama hocam kuranda evlatlıklara gerçek babalarının ismiyle seslenin diyor ve buharide bir hadisde babası olmayana bu benim babamdır diyen cennete giremez diyor benim halama anne kocasına baba demem harammıdır ne yapmalıyım bu iş nasıl olur darmadağın oldum Allah rızası için bu çözüm yolu gösterin ben Allah yolunda yürümeye niyetli bir insanım ailemde öyleler ben gerçek babamı inkar etmiyorum ama diğerinede baba diyorum bu hadis beni kapsarmı Allah rızası için nasıl bir yol izlemem gerektiğini söyleyin kendimi bildim bileleli onlara ana baba diyorum artık isimleriylemi seslenmem lazım bu işi nasıl çözerim Allah rızası için ne yapmam gerektiğini söyleyin Allah razı olsun hayırlı günler
Cevap:
İslam’ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edilen evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan “Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır.” (Ahzâb, 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Buna göre dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte ‘hukuki sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesesi’ kabul edilmiş değildir.
Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın nesebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz.
Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman ‘koruyucu aile’ tarzında varlığını sürdürmüştür.
İslam’ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam’a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir.
Hz. Peygamber (s.a.s.), işaret ve orta parmağını göstererek “Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız.” (Buhârî, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42; Ebû Dâvûd, Edeb, 130; Tirmizî, Birr, 14) buyurmuştur.
Bu itibarla, sevgiye, şefkate ve korumaya muhtaç kimsesiz çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak, ailelerin yanında veya çocuk yuvalarında himaye edilmeli; eğitilip, sanat ve meslek sahibi yapılarak topluma kazandırılmalıdır. Fakat bunu yapmak için hiçbir kimsenin, çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, öz ana babasını unutturmaya hakkı olmadığı gibi kanuni mirasçıları arasına katma, aile içi tesettür ve mahremiyet bakımından öz evlat gibi davranması da doğru değildir.
Bunun yerine İslam’ın tavsiyesi; koruma altına almak, bakmak, büyütmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helâl-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi değil, bir din kardeşi gibi muamele etmektir. Diyanet
Benzer Konular:
Cevapla