Zaman, mekân ve niteliklerle kayıtlanmış (mukayyet) adaklarda bu kayıtlar bağlayıcı mıdır?,
Herhangi bir şart ve zamana bağlanmayan (mutlak) adaklar, adama anından itibaren gerekli hâle gelir ve ilk fırsatta yerine getirilmesi uygun olur. Bir şarta bağlanan adakların da o şartın gerçekleşmesi hâlinde yerine getirilmesi gerekir. “Şu işim olursa üç gün oruç tutacağım.” gibi bir şarta bağlanan adak, şart gerçekleşmeden yerine getirilirse geçersizdir; yapılan ibadet nafile sayılır. Şart gerçekleştikten sonra yeniden eda edilmelidir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 524-525).
Yerine getirilmesi şarta değil de gelecek bir zamana bağlanan adaklar zaman kaydına itibar edilmeksizin önceden de yerine getirilebilir. Zira vakti gelmese de adak zimmette vacip olarak sabit olduğu için önceden yapılması, vakti gelince yapılması yerine geçer (Kâsânî, Bedâi‘, V, 93).
İmam Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise; sadaka gibi malî ibadetlerde bu hüküm doğru olmakla birlikte, namaz, oruç gibi bedenî ibadetler konusunda zaman şartına bağlanmış olan adak, vakti gelmeden yerine getirilmekle zimmetten düşmez. Çünkü bu tür ibadetlerin belli bir vakte tahsisi mümkündür. Dolayısıyla vakit kaydı bağlayıcı olur (Nevevî, el-Mecmû‘, VIII, 479).
Vakit belirlenmeyen adaklarda ise, kişi bu adağını dilediği zaman yerine getirebilir; yerine getirmeden ölürse sorumlu olur. Kişi ne zaman öleceğini bilmediğinden bu adağını ilk fırsatta gerçekleştirmelidir (Kâsânî, Bedâi‘, V, 94). Adak bir tür ibadet olduğundan ve ibadetlerde de ihtiyat esas olduğundan, vakte bağlı adaklarda, vakte riayet edilmesi daha uygun olur.
Adaklarda mekân şartı bağlayıcı değildir. Bir yerle kayıtlanarak yapılan adak başka bir yerde de yerine getirilebilir. Zira adaktan maksat Allah’a yaklaşma isteğidir. Mekânın ise herhangi bir işin ibadet olup olmamasında bir etkisi yoktur (Kâsânî, Bedâi‘, V, 93).
Bazı İslam âlimleri ise, ibadetlerin çeşitlerine göre farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Bu konudaki görüşler değerlendirildiğinde, sadakalarda mekânla ilgili belirlemelere, namazda ise sadece Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ’nın belirlenmesine riayet edilmesi daha ihtiyatlı olur. Bunun dışındaki yer belirlemeleri ise, bağlayıcı değildir (Nevevî, el-Mecmû‘, VIII, 474-475; Buhûtî, Keşşâf, IX, 3181).
Adanan şey kendi cinsi ile yerine getirilmelidir. Mesela şu kadar nafile namaz kılayım diye adakta bulunan bir kimse bunun yerine o sayıda oruç tutsa adağını yerine getirmiş olmaz (Kâsânî, Bedâi‘, V, 92). Ancak adadığı bir ibadetin halefi bulunur da kişi o ibadeti yapmaktan âciz olursa, o ibadetin halefini (onun yerine geçecek başka bir ibadet) yerine getirir. Mesela oruç tutmayı adayan yaşlı biri, bunu yapamazsa fidye öder.
Sadaka vermeyi adayan kimse ise adadığı şeyin kıymetini ödese adak yerine gelmiş olur. Mesela elbise yahut bir hayvanı tasadduk etmeyi adayan kimse bunların kendisini ya da kıymetini verebilir (İbn Nüceym, el-Bahr, VIII, 504).
Sadaka türünden adaklarda sadakanın ciheti/verileceği kimse ile verilecek paranın tayin edilmiş olması bağlayıcı değildir. “Elimdeki şu parayı şu kimseye vereceğim.” diye adakta bulunan kimse, aynı miktardaki başka parayı başka bir fakire verse, adak yerine gelmiş olur (el-Fetâva’l-Hindiyye, II, 74; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 525).
Answers ( 2 )
İslam’da, zamanı ve yeri belirtilmiş bir adak kesme uygulaması bulunmamaktadır. Adak kesme işlemi, genellikle kişinin kendi niyetine ve arzusuna dayanır. Bir kişi, Allah’a bir adakta bulunmak veya bir dileği yerine getirmek amacıyla adak kesme kararı aldığında, bunu istediği bir zamanda gerçekleştirebilir.
Adak kesme konusunda İslam’da belirlenmiş olan önemli hususlar şunlardır:
Bunlar genel olarak adak kurbanı kesimiyle ilgili kurallardır. Ancak adak kesme konusunda zaman veya yerle ilgili spesifik bir kural veya sınırlama bulunmamaktadır. Kişi, adak kesmek için kendi inisiyatifine göre bir zaman ve mekan belirleyebilir. Önemli olan, niyetin samimi olması, şartların dini prensiplere uygun olması ve kurbanın adak amacına hizmet etmesidir.
Zamanı, yeri ve nitelikleri belirtilmiş adakların bağlayıcı olup olmadığı, İslami hukuk ve adakla ilgili yapılan yorumlara göre değişir. Ancak genellikle, adakların geçerliliği ve bağlayıcılığı şu temel unsurlara dayanır:
Zamanın Belirtilmesi: Adak, belirli bir zaman diliminde yapılacaksa, bu zaman diliminin geçmesiyle adak yerine getirilmiş kabul edilir. Örneğin, “şu günde adak yapacağım” şeklinde belirli bir tarih belirtilmesi, o gün geldiğinde adak yerine getirilmesinin gerektiğini gösterir. Ancak bu tür adakların bağlayıcı olup olmadığı, kişinin niyetine ve yapılan adak türüne göre değişir. Eğer adak, “bu tarihten önce” yapılması gerekiyorsa, tarih geçtikten sonra adak yerine getirilmeyebilir.
Yer Belirtilmesi: Adak yerinin belirtilmesi de, adak yerine getirmenin mekânsal bir sınırlaması olup olmadığını etkiler. Örneğin, “şu yerde adak yapacağım” gibi bir ifade, adakta belirli bir mekânın bağlayıcılığına işaret eder. Bu durum, kişinin o mekânda adak yerine getirmesi gerektiği anlamına gelir.
Niteliklerin Belirtilmesi: Eğer adak, belirli bir nitelik veya koşulda yapılacaksa (örneğin, belirli bir hayvanın kesilmesi, belirli bir miktar sadaka verilmesi), bu niteliklerin yerine getirilmesi, adak yükümlülüğünün yerine gelmesi için gereklidir. Bu tür adaklar, belirli şartların yerine getirilmesini bağlayıcı hale getirebilir.
Adakların bağlayıcı olup olmadığı, genel olarak niyet ve adakta belirtilen şartların yerine getirilmesi ile ilgilidir. Eğer bir adak, zaman, yer ve nitelikler bakımından belirli şartlarla belirtilmişse, bu şartlar kişinin yükümlülüklerini belirleyebilir ve bağlayıcı olabilir. Ancak bu durum, kişinin niyetine ve ilgili dini yorumlara göre değişebilir.
İslam hukukunda, adak yerine getirilmeli ve adakta belirtilen şartlar yerine getirilmelidir. Yani, bir adak belirli zaman, mekân ve niteliklere dayanıyorsa, bu unsurlar adak yerine getirilmesinde bağlayıcıdır.